26 Nisan 2010 Pazartesi

Eskilerden... "İsyan"

        Zaman gülmek zamanı, ağlamak gelirken içinden, gül kahkahalarla. Bağırmak gelirken sonsuza, sus, kendine içinde sus yalnızlığına!
       Lanetler yağdır hayallerine, rüyalarına, yıkılmışlığına. Üzül ama kimse anlamasın, herkes seni muylu sansın.Gözyaşların içine aksın, içini yaksın yavaşça.Yaşa ölümün ucunda dururken hayatın. Kaderine meydan oku. Alışılmışın dışında kendin ol yalnızca. Sadece kendine dürüst davran ve güvenme dostluklara, aşklara.
Hayat yalan, aşklar yalan, zaman yalan zamanı, zaman intikam alma zamanı. Çektiğin tüm acılara, yaşadığın yaşanmışlıklara isyan zamanı. Acı çektirip zevk alma zamanı. Şimdi varoluşunu kutlama zamanı yalnızlığın karşısında.
        Evet yalnızlığın şerefine, bak hala hayattayım, yaşıyorum.Yaralarım yeni kapandı, yeni yaralar istemiyorum artık.Ve evet aşklarımı gömüyorum, kendi ellerimle kazdığım mezara.Topraklar atıyorum ölümlerin üstüne.Aslında bir parça kendimi gömüyorum.
        Bedenim ayakta, ruhum mezarında. şimdi intikam zamanı. ruhumu diriltmek için bana yapılanı yapmalıyım, canlar yakmalıyım.
       Aşk mı? evet yaşadım. Hep acı çektirdi bana.Hatıralar bıraktı arkasında.Dayanamadı kaçtı umutsuzluğa.Aşk mı? evet tüketti beni, aslında yüceltti.Şimdi karşındayım, dimdik ayakta  ve kalbim atıyor yeni bir hayata.Geçmişin gölgesinden kurtulup, kendimi bir daha harcamayacağıma and içtim ay ışığında. Yıldızlar şahidimdir, her gece hatırlatır bana parlaklığıyla.
       Gözyaşı yok gözlerimde hepsini boşalttım.Akmayacaklar artık bir hiç uğruna. Ne hayal, ne umut, ne de bir gelecek yok artık! bit tek bugün var yaşayacağım ve bir tek bugün var ölmem için!

Eskilerden..."Umut"

      Gelmezdi buralara yalnızlık, ben gelinceye kadar. Karanlık gecede yine tek başıma kalıncaya kadar. Sabaha karşı saat 3.21. uyku gelmez oldu yatak odama. Kapanmaz oldu gözlerim, uyku adına.
      Sessizlik çöktü yine sokaklara. Yıldızlar görünmüyor, bulutların arkasında. Ay bile küsmüş, cevap vermez oldu çağrılarıma. Zaman sonsuz akıp geçiyor üzerimden. Karanlıklar kovalıyor, aydınlıklarımı. Yalnızlık düşmüyor yakamdan bu küçük şehirde.Sokaklar boş, kediler bile yok , gitmişler. Onlar bile kalmamış kaçmışlar benden. Bir sokak lambası durur penceremin önünde.O bile yanmak istemiyor, bezmiş hayatından.
      Kalbimin sesini duyuyorum derinlerde. Kırılmış, incinmiş, ağlıyor.Feryat figan bağırıyor çaresizliğime. Çok sevmiş aldanmış boş yere.Sevilmemiş hiç, tatmamış sevilmenin verdiği hazzı, duymamış hiç sevgi sözcüklerini. Bir ara seviliyorum sanmış, o da yalanmış.Kendini kandırmış seviliyorum diye ama nerdee!
      Gözlerim yanıyor ağlamaktan. Gözyaşlarım tükenmiş, akmıyor artık.Çok ağlamış, çok yorulmuş, bir hiç uğruna harap etmiş kendini. Sonunda o da tükenmiş. Artık sevmez olmuş görmeyi.
      Ruhum kaçmış bedenimden.O bile dayanamamış bana!Kendine yeni bedenler aramış.
      Bedenim boş, ruhum yok, kalbim isteksizce atıyor, gözyaşlarım tükenmiş, boş yere bitmiş, yaşayan bir ölü artık bu beden. Kimse görmüyor yalnızlığımı,  kimse anlamıyor neden yaşadığımı. Ama umudum tükenmedi hala.Bir gün yeniden sevebilecek bu kalp, yeniden kurtulacak yalnızlığından ve bu yüz yine gülecek. Ruhumu bana geri getirecek biri var biliyorum, bir gün o gelecek ve bu yalnızlık bitecek!

Eskilerden... "Gece"

          Gecenin karanlığı sarmış çıplak sokakları.Bir sokak lambası isteksizce yanıyor.Sokak kedilerinin iç parçalayan çığlıkları inliyor sessizlikte.Uzun ve dar sokakta yine yalnızım, yine içimdeki karanlıkta kayboluyorum.
          Sevmek istiyor kalbim, çok sevmek. Ölesiye bağlanmak istiyor, ayrılıklarda ölmek. Bir öpücük konsa dudaklarıma, içim titrese. Kollarıyla sarsa beni, biraz güven, biraz huzur verse.Beni bırakıp gittiğinde dolsa gözlerim, yaşlar süzülse yanaklarımdan, acı çeksem, özlesem, ama yine de sevsem. Hani ölümüneydi ya sevgim. Ölsem!
         Günahlarımla gömülsem. Sorsalar bana niye bu azabın kendine? Sorsalar niye kıydın kendine diye. Anlatsam onlara herşeyi. Anlatabilsem. İçimdeki seni öldürdüğümü anlatabilsem.Paylaşsam kederimi, döksem içimdeki nefreti. Rahatlasam biraz, pişmanlık duymasam.
        Bana yeni bir hayat verseler, son bir şans, yine seni sevsem, yine ölümüne.Ama bırakmasan beni, hep yanımda kalsan bu defa.Gözlerimin içine bakarak konuşsan, kendimi görsem gözbebeklerinde. Sıcaklığını hissetsem soğuk çöktüğünde. Seni seviyorumlu saatlerde yine seninle olsam.Kucağında uyurken okşasan saçlarımı, yavaşça.Bağlansak birbirimize hiç kopmasak.En sevdiğim şarkı çalarken dans etsek seninle.Yağmurun altında iliklerimize kadar ıslansak, ama yine de mutlu olsak.
       Ama olmuyor, sen yoksun burda,  gittin. Gözlerin yok artık, ellerin yok. Yağmur yağmaz oldu buralarda ve şarkımız çalmıyor artık. Geceleri soğuk oluyor, üşüyorum, ama beni saracak kolların yok burda. Uykum geliyor uyuyamıyorm, saçlarımı okşayan kimse yok. Yalnızım bu kalabalık şehirde. Yıldızlar parlamıyor gecelerimde. Kalbim ağrıyor sevgisizlikten , belki de sensizlikten ...

eskilerden..."Zaman"

        Zamanın ortasında kaybolmuş ruhum.Bazen sevmiş, sevilmemiş yeteri kadar, bazen sevmemiş, sevilmiş istemeden. Hep yanlış zamanda yanlış yere gitmiş kalbim. Boş vermiş sonraları, hiçliğe düşmüş, yalnız kalmış, törpülenmiş, unutulmuş ve belki de aldatılmış.
       Karanlıkta yürümüş sonsuzluğa, yılmadan aramış kendini o boşlukta. Işık yok , yol yok, sevgi yok. Gezinip durmuş yıllarca ama ne fayda. Sessizlikteki sesi bulmuş, karanlıktaki ışığı, yalnızlıktaki kalabalığı tatmış.Gözyaşlarında boğulmuş , seller misali gözlerinden boşalan.Ve sensizlikte seni bulmuş, sen henüz var olmamışken.
       Burda zaman yok artık, sevgi yok. Gözyaşı akmaz buralarda. Sen yoksun , hayal yok artık bu hayatta. Sorular dolanır geceleri yastığımın kenarında. Uyuyamam , cevap ararım, cevaplarda kayboldum son defasında.