22 Temmuz 2014 Salı

                                                        YENİ NESIL SEVMELER  
         "Sen" dedi, yutkundu, "ben"dedi, gözlerini kaçırdı. "Biz olamadık" dedim. Sevmeyi beceremedik, sahip çıkamadık, alışkanlıklara boyun eğdik, kalıplara sokmaya çalıştık, ilgi bekledik ama ilgilenmedik. Ne BEN senin istediğin gibi olabildim, ne de SEN bana ayak uydurabildin. Kafamızda yarattığımız o mükemmel insanı gerçek hayatta bulamadık.
          21.yüzyılın en yaygın en ölümcül hastalığı bu. Ne AİDS ne kuş gribi değil insanları tehdit eden. Sinsice içimize işlemiş olan yalnızlık. Sevemiyoruz biz, olduğu gibi kabul edemiyoruz. O kadar kırılmışızki, tahammül edemiyoruz, güvenemiyoruz. Tedavisi de yok üstelik. Gün geçtikçe kanıksıyoruz. Çocukluğumuzu süsleyen peri masallarındaki o beyaz atlı prenslerimizin, o güzeller güzeli saf, masum prenseslerin bizim için var olmadıklarına inanmaya başlıyoruz. Belki de bizim ruh eşimiz, hayat arkadaşımız çoktan başkasının kollarında yerini almıştır diyoruz.
          Bizler teknolojinin kurbanlarıyız. Bizler duyguları unutmuş, huzuru parada arayan, maddeci ruhlarız. Arada hala umudunu kaybetmeyip sevgi arayanlar yok değil, ne var ki kırgınlıklarımız o insanları görmemizi engelliyor. O kadar kin doluyuz ki taşmaya meğilliyiz.
          Ne güzel demiş Nejat işler;  "beni kazanmaktan çok kaybetmeye meğilli bir insanın hayatında kalarak daha fazla rahatsızlık verememeliydim, ben de gittim!" . Eskiden kavga eden sevgililer bir kaç gün sonra barışırlardı, birbirlerini arar gönüllerini alırlardı. Şimdi sudan sebeplerle insanlar evliliklerini bitiriyorlar. Gün geçtikçe tahammülsüzleşiyoruz. Değerlerimizi kaybediyor, değer vermeyi unutuyoruz...