18 Kasım 2010 Perşembe

Kasım ayı sonbahar hüzün... Ruhuma eziyet ediyor bu ay. Etrafımdaki hüzünlere inat gülümsüyorum hayatın acınası zavallılığına. Kalbime baskı yaparken karanlığı,  derin soluklar alıyorum, yaşıyorum yaşamın inadına.

Suya düşen ekmek parçaları gibi yavaş yavaş parçalanıp yok olurken kalbim, son bir çırpınışla sevmeye çalışıyorum yeni birini.

Acılarımın şerefine kaldırıyorum su dolu kadehimi. İnsanın çaresizliğine inat ayık duruyorum, başım dik, içimde bir huzur ve yüzümdeki asi gülümsemeyle!

Kafa tutuyorum hayata. Tüm zorluklarına rağmen yaşıyorum arzuyla. Kaybedeceklerimin farkında olarak ve yine de göz yumarak tüm bu saçmalıklara, devam ediyorum yoluma.

Küçük canlar veda ederken hayata, bedeli ödenmemiş her günahım için bekliyorum kefaretimi ödemeyi büyük bir korkuyla!

Korku! Pek çok insanın kabullenemediği, itiraf edemediği tuhaf duygu. Pek çoğunun zayıflık kabul ettiği bana göre insanın gücünü aldığı kuvvetli hissiyat!

Eğer öleceksem ve öldüğümü göreceksem, eğer yaptığım her hatanın bedelini ödeyeceksem , yanında biraz da pişmanlıkla ortaya koyarım korkularımı. Ama korkakların yaptığı gibi saklanmam korkuların arkasına.

Ben burdayım hayat! Sana karşı seninle yaşıyorum bu zamanı!