25 Aralık 2009 Cuma

Bir kez daha...

Bir kez daha süpürmek zorundayım geçmişin kırıntılarını, 5 yılın anısını doldurup bir çöp kutusuna atmak zorundayım ayakta kalabilme ve her şeye rağmen hayata devam edebilmek için. İyi kötü her şeyi temizlemeliyim kafamdan.Ona dair hiçbir şey kalmamacasına, hayatımın yarısını yok etmeliyim şimdi.Dayanamam onun hayaletinin etrafımda dolaşmasına, dayanamam o hatıraları tekrar tekrar beynimde yaşamaya.

Bir kez daha gidiyor biri, "seni hala seviyorum, ama..." diyerek ve yine acıtıyor bu sözler kalbimi.Beynimde canlanıyor geçmiş,aynı sözü daha kaç kez duyacak bu kulaklar farklı seslerden diyorum.Tarihim kaç kez daha tekerrür edecek kendini.

Bir kez daha kafamda tekrarlıyor kendini aynı soru: "Bir daha nasıl güveneceğim,seni bırakmayacağım diyen birine.".Lanet ediyorum kendime, değmeyecek insanlara harcadığım değere.İlkinde saflığımı kaybettim, şimdi güvensizliğin doruğuna vurdum, gelecek olan bana ne öğretecek diye merak etmiyor değilim. Belki bana ihtiyacım olan yalanları verecek ve bana yalanlara inanarak yaşamayı öğretecek, belki de karşılıksız severim bu kez, ya da sevmemem gerektiğini öğrenirim bir kez daha üzülerek.

Son temiz sayfasını açıyorum defterimin, son bir kez daha bırakıyorum kendimi hayatın acımasız kollarına, tek bir dilek geçiyor kalbimden, bu sayfayı da yırtıp amam gerekmesin, öyle bir yazar yazsın ki son sayfama, öyle etkileyici olsun ki anlattıkları inandırsın beni kendine...

23 Aralık 2009 Çarşamba

Akvaryumdaki balık aynaya bakarsa?

İçimdeki karanlık büyür de büyür, dışımdaki kalabalıklar gibi. Kocaman bir balık sürüsünde, saniyelik hafızamla dolaşırken, etrafımdaki herkes yabancı bana,.herkes konuşuyor, bir şeyler anlatıyor, sesleri kulağımda uğulduyor, anlamıyorum. Gözlerini bana dikmiş bir balık, alık alık bakıyor bana, "ağladığımı mı gördü?" diyorum, sonra "saçmalama" diyor içimdeki ses, zaten suyun içindesiniz.


O bana bakıyor, ben ona, ben sağa gidiyorum, o sola. Ne geçmeme izin veriyor, ne de dönüp gidiyor. Ben ilerliyorum, o ilerliyor. Vuruyorum burnumu sert bir yere, o da karşımda aynı şekilde. Ben yaklaşınca yaklaşıyor, uzaklaşınca uzaklaşıyor. Dönüp arkamı gidiyorum, arada bir bakıyorum, o da bana bakıyor.


Garip diyorum, tanıyor muyum yoksa; hayır daha önce görmedim hiç. Bir kaç saniye sonra, yine bana bakan bir çift göz var karşımda. Hayret ediyorum şu balıklara. "Daha önce yaşadım sanki bunu " diyorum, ama yok hatırlamıyorum, yaşasam hiç unutur muyum?

Balık aklı işte merakına vurulup burnunu cama vurup vurup, dönüp dolanıp, yine geliyor aynanın karşısına, aynı benim kafamı duvarlara vurup vurup, yine sana geldiğim gibi. Çok saçma, öyle değil mi?

12 Aralık 2009 Cumartesi

Aklımın gardiyanları

Aklımın gardiyanları mızraklarını kalbime dayadı. 'Ya çıkar at onu içinden' diyor 'Ya da bırak atmayı!'. Sımsıkı geçirmişsin tırnaklarını kalbime, belki duramaz düşerim diye. Nasıl çıkarıp atacağım ki seni?

Kalbim yorgun, tutunurken gözyaşlarıma, gözlerim direniyor ağlamamak için sana.Ve sen yoksun.Sen hiç olmadın belki de. Bir hayal kurup yaşadım mı kendi kendime? Ama hayır! Hatırlıyorum parça parça, yanağındaki gamzeyi, gözlerindeki beni.Belki rüyaydı diyorum ama hatırlıyorum yine. Bir parça, bir sabah uyanıp seni evde aradığımı, arayıp da bulamadığımı, sonra telefon etmiştim sana, yine ıslak göz altlarımla. Şizofren miyim yoksa ben, yoksa senin şizofreninin büyüsünde mi kalmışım?

Hani hep şeffaf bir balık gibi olmak istemiştin ya, dışından bakıldığında  içi görünen, bundan sonra olmamanı tavsiye ederim, ben denedim, olmadı, kimse kabullenemedi beni olduğum gibi. Değiş dediler bana, beni kalıplara sokmak istediler, izin vermedim, benliğimden taviz vermedim ama ezip geçtiler beni, yalnızım şimdi.

Herneyse içimdesin hala, kalbimdesin, anılarımdasın, sen heryerdesin. İçimdeki çocuk da sende kaldı, yalnızım şimdi ve batıyor kalbime mızrakları ardiyanların! Şimdi bıraktığın gibi beni, bırak kalbimi! yoksa atamayacak bir daha o deli.